Geçtiğimiz yıl IŞİD ile YPG arasındaki amansız savaş ile dünyanın gündemine gelen Kobani’de hastanenin yapımında 177 gönüllü arasında Uşaklı hemşire Hatice Erol da yeraldı.
Metin ES / ESSEN
Almanya’nın Essen kentinde yaşayan yardımsever Hatice Erol, hayatın bütün zorluklarıyla karşılaştığını, Türkiye sınırında yakalanıp geri gönderildiğini buna rağmen yardım etme planından vazgeçmediğini söyledi.
Yoğun bombardımana tutulan, taş üstünde taş bırakılmayan; insanların da acımasızca katledildiği Kobani, bir anda dünyanın gündemine oturmuştu. Aralıksız çatımalardan sonra IŞİD teröristleri tarafından boşaltılan Kobani de yaşamak tamamen zorlaşmıştı. Kobani hastanesi de bombalardan nasibini almış ve yerlebir olmuştu. Yeniden Kobani’ye dönen halkın yardımına, dünyanın bir çok ülkesinde yardımseverler ile yardım kuruluşları koştu.
10 ülkede örgütlü bulunan, afet ve savaş bölgelerinin insani yardım kuruluşu, Alman Kızılhaç’ın üyesi ICOR’un himayesinde Kobani’de bir hastane yapılması kararlaştırıldı. Dünyanın farklı ülkelerinden gelen 177 gönüllü, hastanenin yapımında çalıştı. Almanya’nın Essen kentinde yaşayan hemşire, 44 yaşındaki Uşaklı Hatice Erol da 177 gönüllüden biri oldu.
Türkiye’de yakalandı
ICOR’un üyesi Hatice Erol, Mayıs 2015’te 6 kişilik bir grupla Türkiye üzerinden Kobani’ye gitmek istediğini, ancak başaramayıp Almanya’ya geri gönderildiğini söyledi.
Hatice Erol, maceralı, bir o kadar da tehlikeli yolculuğunu şu şekilde anlattı:
“Çalıştığım işyerinden 4 haftalık izin aldım. Yolculuk, bütün ihtiyaçlarımız ve masraflarımızı her yardımsever kendisi karşıladı. İstanbul, Urfa ve Suruç üzerinden Kobani’ye gidecektik. Yanımızda da taşıyacağımız valiz hakkı kadar inşaat malzemesi, priz gibi yardım eşyası aldık. Türkiye sınırından maalesef normal bir giriş yok. Sıkı bir denetleme var. Ne yazık ki sınırdan geçmek isterken yakalandık. 5 gün göz altında kaldık. Yardım kuruluşundan olduğumuzu ve hastane yapımı için sınırı geçmek istediğimizi anlattık. Lakin çare bulamadık. Sonra avukatımız devreye girdi ve tekrar Almanya’ya geri gönderildik. 4 gün sonra bu kez de Suriye üzerinden Kobani’ye ulaşmaya çalıştık. Gece yolculuğu yaptık. Çok zor ve korku dolu yolculuktan sonra Kobani’ye ulaştık.
Virane olmuş bir kent
Kobani’de binalar bombalarla yıkılmış. Yaşamını yitirmiş, yaralı insanlar dehşet vericiydi. Binalardan cesetler çıkarılıyordu. Kriz bölgesiydi Kobani. Yiyecek, içecek, ilaç ve sigara bulmak zordu. Geçen yıl 15 mayıs’ta inşaatı başladı. Dört hafta boyunca hastanenin inşaatında çalıştım. Sabah saat 07.00’den akşam saat 23.00’e kadar herkes çalıştı. Yeri geldi mutfakta yemek yaptım, temizlik yaptım. Yeri geldi tuğla taşıdım. Kısacası 177 kişiyle birlikte hastanenin bütün işlerinde yer aldık. Viran olmuş Kobani’de umut olduk. Tam teşekküllü bir hastaneyi bitirdik. Yaklaşık bir buçuk milyon Euro’ya mal oldu. Avrupa standartlarında bir hastane oldu.
Mültecileri anlamak lazım
İlticacıların durumunu anlamak lazım. Oralardan boşyere çoluk çocuk kaçmıyor. Çünkü silahlar susmuyor. Bombalar patlıyor. Korku ve dehşet var. Kadınlar ve çocuklar için daha da berbat oluyor, savaş şartları. Elbette kaçıyorlar. Kalanlara yardım etmek isteyen yardım kuruluşları çok zorluk çekiyor. Biz bunları kendimiz bire bir yaşadık. Herşeye rağmen yardım edebilmek çok güzel bir duygu. Bunu yaşayan bilir. En büyük istediğim işyerimden 6 haftalık izin koparmak. İstediğim izni alırsam yapımına tuğla koyduğum hastanede gönüllü sağlıkçı olarak çalışmak istiyorum”