GÜRSEL KÖKSAL
Almanya’nın Offenbach kentinde 2011 yılı Kasım ayında kurulan “Irkçılığa Karşı İttifak”, yıllardır ülke gündeminden düşmeyen NSU Skandalı’yla ilgili, toplumu bilgilendirmek ve olayların aydınlığa kavuşturulması için toplumsal baskının artmasını sağlamak hedefiyle yeni bir etkinlikler serisi başlatıyor.
“Hessen’deki NSU” başlıklı, etkinlikler zincirinin ilki bu akşam Offenbach’ta, konuyla ilgili çalışmalarıyla tanınan araştırmacı gazeteci Martin Steinhagen’ın konuşmacı olarak katılacağı konferans. Toplantı, saat 18.30’da “Saal im ostpol – Hermann-Steinhäuser Str. 43-47, Offenbach” adresinde gerçekleştirilecek.
NSU skandalının ortaya çıkmasının ardından Offenbach’ta aralarında çok sayıda Türk örgütünün de yer aldığı 79 kurum tarafından “Kahverengi Değil Rengarenk – Irkçılığa Karşı İttifak” (BUNT statt braun – Bündniss gegen Rassismus” adı altında kurulan girişimin sözcüleri Sybille Schäfer, Gisela Beez ve Jürgen Blümmel, konuyla ilgilenen herkesi davet ettikleri toplantıda NSU örgütüyle ilgili son gelişmeleri, Hessen Eyalet Meclisi’nde kurulan NSU Araştırma Komisyonu’nun çalışmaları hakkındaki bilgileri konunun uzmanı aracılığıyla topluma aktarmayı ve bu konudaki duyarlığın artmasını hedeflediklerini belirttiler. Yaklaşık 10 yıl önce Kassel kentinde öldürülen Halit Yozgat’ın da NSU örgütüne hedef olduğunun açıklandığını hatırlatan girişim sözcüleri, “Bu cinayetle ilgili birçok soruya halen yanıt verilmedi? Örneğin NSU örgütünün Hessen’de bağlantısı var mıydı? Bu cinayet, Dortmund’da Mehmet Kubaşık’ın öldürülmesinden iki gün sonra gerçekleştirildi. O dönemlerde Kassel ve Dortmund kentlerinde birlikte hareket eden ve ırkçı terör eylemlerini desteklen neo-nazi grupların, bu çeteyle ilişkisi araştırıldı mı? Beş yıldır bu suçlar zinciri aydınlatılmadı. Bu konuda toplumdaki duyarlık artarsa, olayın açıklığa kavuşması için ilgili kurumlar üzerindeki toplumsal baskı da artar. Bu olayın aydınlatılması hedeflediğimiz özgür ve hoşgörülü toplumsal yaşam için çok gerekli” dediler. Schäfer, Beez ve Blümmel, eylül ayına kadar bu kapsamda iki toplantı daha gerçekleştireceklerini, bu toplantılara da konuşmacı olarak kurban ailelerinin temsilcileri ve uzmanların katılacağını belirttiler.
“Kahverengi Değil Rengarenk – Irkçılığa Karşı İttifak”ın NSU skandalının ortaya çıkmasının ardından Offenbach’ta gerçekleştirilen büyük yürüyüşün ardından kurulduğunu hatırlatan sözcüler, “Kuruluşundan bu yana girişimimiz toplumda ırkçı şiddetin gündeme getirilmesi, çevremizde yaşanan sıradan – günlük ırkçılığın, ayrımcılık ve dışlamaların ortaya çıkarılması üzerine çalışıyor. Böylece hedeflediğimiz özgür ve hoşgörülü toplumsal yaşam için bu çalışmaları sürdüreceğiz” dediler.
Hessen’deki NSU!
Federal Almanya’nın son beş yıllık gündeminden düşmeyen, yürütülen soruşturmalara, mahkemelere, çeşitli parlamentoların özel komisyonlarının araştırmalarına rağmen açıklık getirilemeyen, aksine ortaya çıkan yeni bilgilerle ve davanın tanıklarından bir kısmının kuşkulu ölümleriyle giderek derinleşen “NSU Skandalı”nın önemli bir ayağı da Hessen Eyaleti.
Hatırlanacağı gibi skandal Kasım 2011’de patlamıştı. 2000-2006 yılları arasında Almanya’nın dört bir köşesinde sekizi Türkiye, biri Yunanistan kökenli 9 küçük esnaf göçmenle, bir Alman polis memuru, 10 kişiyi kurşuna dizerek öldürenlerin, üç kişilik terör örgütü “NSU”nun (Nasyonal Sosyalizm-Yeraltı) iki tetikçisi olduğu açıklanmıştı.
Sözkonusu seri cinayetlerden biri de Hessen Eyaleti’nin bir kentinde gerçekleşmiş, 21 yaşındaki Halit Yozgat, Kassel kentinde işlettiği internet kafede öldürülmüştü. Aradan geçen yaklaşık 10 yıl boyunca hala açıklığa kavuşmayan bu cinayet de diğerleri gibi aynı silahla işlenmişti. Cinayetin hemen ardından Halil Yozgat’ın ailesi ve kentteki duyarlı demokratların çağrısının ardından büyük bir katılımla gerçekleştirilen protesto-matem yürüyüşünde bunun bir ırkçı saldırı olduğu savunulmuştu. Ancak olayı soruşturan polis, bunu dikkate bile almamıştı. Üstelik kısa bir süre sonra çevresinde “Küçük Adolf” namıyla tanınan bir istihbarat ajanının da cinayet sırasında olay yerinde olduğunun ortaya çıkmasından sonra da bu durum değişmedi. Şimdi Hessen Başbakanı olan zamanın İçişleri Bakanı, hakkında cinayet soruşturması süren bu istihbarat ajanının sorgulanmasına izin vermeyince, bu da takip eden 5 yıl boyunca “faili meçhul” cinayetler arasında yerini aldı.
Irkçılık kuşkusu dikkate alınmadı
“NSU Skandalı”nın Kasım 2011’de patlamasıyla, başta Türk toplumu olmak üzere, tüm Almanya büyük bir şok yaşadı. Bir cinayet şebekesinin yıllarca ülkenin dört bir köşesinde cinayetler işlediği, bombalar patlattığı, silahlı soygunlar gerçekleştirdiği, polisin, istihbarat örgütlerinin yıllarca bu konuda en ufak bir ipucunu bile bulamadıkları ve olayın bir “tesadüf” sonucu ortaya çıktığı iddia ediliyordu. Bu arada olayı soruşturan polislerin, savcıların yıllar boyunca kurbanların hemen hepsinin Türkiye kökenli göçmen olmasından hareketle, olayın ardında “Türk düşmanlığı” olabileceği olasılığını, bu doğrultudaki “profil raporları”nı, iddiaları dikkate almadığı ortaya çıkmıştı. Dahası, devletin olayı aydınlatmakla görevlendirdiği özel polis ekiplerinin de ırkçı önyargılarla davrandığı, büyük bir aymazlıkla “döner cinayetleri” adını verdikleri bu olayların ardında “Türk mafyası”nı ararken, yıllarca kurbanların aileleri ve yakınları hakkında da “şüpheli” olarak soruşturma sürdürdükleri ortaya çıkmıştı. Ardından istihbarat örgütlerinin, polislerin tetikçileri yıllardır bildikleri, ajanları aracılığıyla takip ettikleri iddiaları ortaya atıldı. Bu arada istihbarat merkezlerinde olayla ilgili bazı dosyaların, “rutin işlemler” kapsamında imha edildiği öğrenildi.
Skandal, Almanya’daki Türk toplumunda, devlete, güvenlik güçlerine yönelik güvenin büyük ölçüde sarsılmasına neden oldu. Aynı şekilde Alman toplumunun duyarlı kesimleri de şok yaşıyordu. Güvenlik güçlerinin pratiklerine başından beri eleştirel bakan kesimler bile, devleti ağır suçlamalarla karşı karşıya bıkaran, zamanla daha da dallanıp, budaklaşan, aydınlanmak yerine, daha da karanlıklaşan skandalın devasa boyutları karşısında şaşkınlık içindeydi.
Yaşanan hayalkırıklığı, şok, şaşkınlık devam ediyor.
Ne Federal Meclis’te, ne de diğer eyalet meclislerinde kurulan araştırma komisyonları ne de Münih’te neredeyse 3 yıldır süren NSU mahkemesi bu durumu değiştiremedi.
Geçenlerde Frankfurt’ta, Türkiye Sosyal Demokratları Derneği’nin (TSD) gerçekleştirdiği toplantıdan da aynı sonuç çıkmıştı. Hessen Eyalet Meclisi’nden milletvekilleri Turgut Yüksel ve Mürvet Öztürk’le, Eyalet Meclisi’ndeki NSU Araştırma Komisyonu çalışmalarına SPD adına uzman olarak katılan Yargıç Johannes Barrot ve yıllardır bu cinayetlerle ilgili araştırma-bilgilendirme çalışmaları yapan sivil toplum girişimi NSU Watch Hessen Sözcüsü Max Pichl’in konuşmacı olarak katıldığı toplantıda, komisyonun cinayeti aydınlatmak konusunda gerekli adımları atamadığı belirtilmişti. Günümüzde sığınmacılara, sığınmacı yurtlarına yönelik kundaklama girişimlerinin ardındaki aşırı sağcı, ırkçı şiddetin, NSU gibi terör ögütleriyle aynı kaynaktan beslendiği, bunun son tahlilde tüm topluma yönelik saldırı olarak görülmesi için toplumsal duyarlığın artması gerektiği noktasında birleşilmişti.
Offenbach’taki “Irkçılığa Karşı Girişim”, de sorumluluk üstlenip, bu konudaki duyarlığın artması için gerekli adımları atıyor.