Hayat bize her an birşeyleri öğretiyor. Ana odaklanıp etrafımızda, gözümüzün önünde olanların farkına vardığımızda, düşüncelerimizde kaybolmadığımızda, inanılmaz açık bir zihine ve coşkuya ulaşıyoruz. Fazla felsefe yapmadan, tartışmadan, sadece o anda gözümüzün önünde olanı görerek, anlayarak ve onu kabul ederek hayatımıza enerji ve mutluluk katıyoruz.
Bu yazımda size şuanda bulunduğum Amerika’nin Kaliforniya eyaletinden, Santa Monica şehrinde edindiğim izlenimlerimden bahsedeceğim.
Santa Monica Pasifik Okyanusu kıyısında, Kaliforniya’nın güneyinde turistik bir şehir. Burası kas veya vücut gelişterme sporunun ilk başlatıldığı yer. Aynı zamanda da doğunun budizm ve yoga felsefesini batının yaşam tarzına entegre edilebilmesini sağlayan ilk çalışmaların da başlatıldığı bölge. Hala bu konuda burada yapılan çalışmalar dünya capinda ön sırada yeralmakla birlikte birçok yeni akımı da belirliyor. Çalışmalar, araştırmalar saygın üniversitelerde yapılarak akademik ciddi bir seviyeye ulaşmış durumda. Bu üniversitelerden biri de University of California Los Angeles. Burada olduğum sürece bu üniversitede alacağım eğitim koçluk becerilerimi de yeni metotlarla zenginleştirecektir ve bu bilgilerimi sizinlerle paylaşacağıma şimdiden seviniyorum.
Santa Monica sahili yerli ve yabancı turist dolu. Dünya’nın heryerinden insanlar akın ediyor. Sahil şeridi gerçekten çok uzun, Kuzey Pasifik Okyanusu dalgalı ve büyüleyici. Genç, yaşlı, kadın, erkek dalga sörfçüleriyle dolu. Yalniz sörfçülerden çok, cankurtaran yüzme antrenmanları ilgimi çekti. Eğitime katılanların yaşı 12-15 arası. O dalgalarda yüzebilmelerini büyük bir hayranlıkla izledim. O çocukların dalgalara karşı dinamik yüzmelerini görüpte hayran kalmamak mümkün değil zaten.
İşte orada onları izlerken aklıma küçükken annelerimizden ve etraftan duyduğumuz sözler geldi aklima. „Aman açılma, boğulursun!“. Buradaki çocuklar dalgalı okyanusta yüzerken biz sakin plajda açılmaya cesaret edemiyoruz.. Aslında bizim durumumuzda korkmamız gayet akıllıca, çünkü iyi yüzemiyoruz. Kendimize bu konuda güvenmiyoruz. Hala hatırlıyorum, „ Aman Şile’ye gitmeyin, oranın denizi çok dalgalı hemen boğulursun.“ diyenleri. Doğru da söylemişler, bugün orada insanlar denizin durumunu anlamadıkları için ve iyi yüzme bilmedikleri için boğuluyor.
Bizim denizle olan ilişkimizi, Amerikalıların okyanusla haşır neşir oluşlarını karşılaştırınca, aramızda birbirinin zıddı olan iki temel tutum farkının olduğunu anladım. Kaliforniyalılar’ın tutumu çözüm odaklı, bizimki sorun odaklı. Yani biz durumu anlayıp, ona göre davranma yerine, o durumdaki tehlikeyi, problemi görüp kendimizi geri çekiyoruz. Kendimizi geri çektiğimizde de olduğumuz ortamda doğal yaşayamıyoruz, haz alacağımız aktiviteleri denemeyi bile aklımızdan geçirmiyoruz. Heyecanlı, coşkulu ve huzurlu yaşayabileceğimiz anları kaçırdığımızın farkına bile varamıyoruz.
Kültürler nasıl oluşmuştur dendiğinde, insanlar zamanla bulundukları tabiata göre beceriler geliştirirler. Bulundukları iklimi ve doğayı anlayarak ona göre evlerini yaparlar, ona göre meslekler ve hatta ona göre eğlenecekleri aktiviteler geliştirirler, denir.
Biz hayatımızda sevincimizi, coşkumuzu daha çok arttırmak istiyorsak ilk önce bulunduğumuz mekandaki doğayla bir bağlantı kurmalıyız. Eğer o bağlantıyı kuramazsak aradığımız mutluluğu ve huzuru bulamayız.
Evimiz deprem bölgesindeyse, bu gerçeği kabul edil depreme karşı sağlam ev yapmalıyız. Eğer dağlık bir bölgede yaşıyorsak hem sağlam bir barınağımızın ve hem de kışın yeterince yiyeceğimizin olmasını sağlamalıyız. Aynı zamanda yollar kapandığında, evimizde kapali kalmayıp, kayağımızla ovaya inebilme becerisine de sahip olmalıyız. Gerekirse tırmanabilmeliyizde. Bu becerilerimiz hem o bölgede hayatta kalmamız için önemli hem de orada yaşadığımız coğrafyadan ve iklimden zevk alabilmemiz için. Beslenmemizi bile ona adapte etmeliyiz. Doğayı dinlediğimizde bize kışın ve yazın sunduğu besin maddeleri bile iklimle büyük bir uyum içinde. Doğayı partneriniz olarak görün, onunla hangi dansları edebileceğinizi düşünün ve onun ayağına basmadan onunla dans edin.
Yaşadığımız ortamdaki dağla, denizle, ırmakla sağlam bir bağlantı kurabildiğimizde iç huzura kavuşabilmek çin çok önemli bir adım atmış olacağız. Kıyıda yaşıyorsanız balık gibi olun, dağlık bölgede yaşıyorsanız dağ keçisi gibi kayalıklarla bir bütün olun. Çünkü doğa sizi bedava pozitif enerji ile ve sorularınıza aradığınıiz cevapla ağırlıyacaktır.
Kendinize iki dakika zaman ayırın ve bir düşünün, bulunduğunuz mekanda doğada neler yapabilirsiniz veya hangi sporu yapabilseniz olduğunuz bölgenin doğasından daha çok faydalanmış olacaksınız?
Doğa size onunla bir uyum içinde yaşayabilmeniz için birçok imkan sunuyor. Sizden onu dansa kaldırmanızı bekliyor. Siz sadece onunla hangi dansı yapmak istediğinizi belirlemelisiniz. Müzikten o sorumlu..
Enerjiniz bol, düşünceleriniz barışçıl, niyetiniz çözüm odaklı olsun!
Hepinize neşeli, uyumlu danslar diliyorum!
Yorumlarınızı ve sorularınızı hem burada paylaşabilirsiniz hem de aşağıdaki emailime gönderebilirsiniz.
[email protected]