Türkiye’nin dünyada en çok okunan Türk yazarlarından Elif Şafak, İsveç’te yayımlanan Svenska Dagbladet gazetesine yazdığı makalesinde Türkiye’nin geriye gittiğini savundu. Haberler.com sitesinde yeralan habere göre, Elif Şafak Türkiye’de hükümet eleştirileninin ‚vatana ihanet‘ olarak algılandığını yazdı.
Elif Şafak, yazısında şu ifadelere yer verdi: ‘‘Hükümet, eleştirinin ‘vatana ihanet’ olarak algılandığı bir atmosfer oluşturdu. Hükümeti eleştirenler sadece yeterince vatansever olmamakla ya da daha kötüsüyle değil; aynı zamanda Batılı güçlerin kucağına oturmakla suçlanıyor. Paris’teki saldırıdan sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan hemen (şu ifadelerle) Batı’yı suçladı: ‘Müslümanlar olarak biz hiçbir zaman terör katliamlarında bulunmadık. İslam dünyası ile bir oyun oynuyorlar, bunun farkında olmamız lazım.’ Bu tür açıklamaları duyan Türkler, Avrupalı güçlerin Orta Doğu ve Türkiye’yi karıştırmak için uğraştığına inanıyor.. İnternet, basın ve ifade özgürlüğü üzerindeki sistematik baskılar artıyor. Geçtiğimiz yıllarda 400’den fazla gazeteci işini kaybetti, 150 gazeteci ise yargılanmayı bekliyor.
İnsan Hakları İzleme Örgütü, 2015 yılı raporunda şunları yazdı: ‘Adalet ve Kalkınma Partisi ve Recep Tayyip Erdoğan insan hakları ve hukuk devleti ilkelerinin altını oyarak Türkiye’nin son 10 yıl içerisinde gerçekleştirdiği gelişmeyi gitgide tahrip ediyor. Türkiye’de yazı yazan herkes üzerinde bir baskı olduğunun altını çizen Şafak, şöyle devam etti: “Türkiye’deki her bir gazeteci, şair, yazar artık biliyor ki; kelimelerin bir ağırlığı var ve başlarını belaya sokabilirler. Hepimiz çok iyi biliyoruz ki; bir şiir, hikaye, roman ya da basit bir Twitter mesajı, mahkemeye verilmeye, tacize uğramaya, şeytanlaştırılmaya hatta hapse atılmaya neden olabilir. Yazdığımızda bunu aklımızda tutuyoruz ve bu oldukça yoğun bir otosansüre neden oluyor. Ama yine de utandırıcı olduğu düşündüğümüz için bu konuda konuşmak istemiyoruz
Halihazırda Türkiye çok uzun zamandan beri kutuplaştırılmış durumda. Bugün AKP destekçileri ile muhalifleri arasındaki fark öyle büyük ki; kimse bir köprü kurmaya çalışmıyor bile. Ve Türkiye kıymetli vaktini ve enerjisini neticesiz tartışmalara ve komplo teorilerine harcarken içinde bulunduğu bölgede ani değişimler meydana geliyor. Halihazırda Türkiye’nin bir sınırında İslami aşırılık, diğer sınırında Yunanistan’ın aşırı solu mevcut. Bu iki ayrı dünyanın ortasında Türkiye parçalara ayrılmış, bölünmüş ve kafası karışık.
Her şey çok daha farklı olabilirdi. Bu ülke eğer, ifade özgürlüğüne saygılı, çoğulcu bir demokrasi olabilseydi Müslüman dünyası üzerinde büyük roller oynayabilirdi. Ancak bu olmadı. Her ne ne kadar Türk politikacılar Türkiye’nin Batı ile Doğu arasında nasıl bir köprü oluşturduğunu anlatsalar da bu metafor artık uygun değil. Basının düşmesi, kadına yönelik şiddetin artması, gücü paylaşma iradesinde yetersizlikle birlikte Türkiye çeşitlilik ve birlikte yaşama kültürünü oluşturmada başarısız oldu. Gerçek şu ki; geriye doğru gidiyoruz; nasıl başka uluslara örnek olabiliriz ki?”