Kenan ÇIĞIR
Gücün yavaş yavaş tükendiğinde, etrafındaki şakşakçıların huzurdan çekildiğinde, hele ki; çaresizce o kocamannnn makamlardan bir gün sırt üstü düştüğünde… anlarsın!
Anneleri anlarsın… çocukları, korkuları, endişeleri, özlemleri, öfkeleri anlar: Acıları duyumsamayı öğrenirsin.
Evet, bir gün anlarsın! Anlarsın da… anlaman neyi değiştirir, hangi travmayı siler, giden hangi insanı geri getirir ki?
Nefret, hırs, öfke, tutkular da bir gün biter… anlarsın!
Senden kaçanlar pişkin ve arsızca… yağmura, doluya, rüzgara inat, kısa sürelerde de olsa başka başka kayalara tutunmaya çalışırken; sen taş kalbinden damlayıp ellerine bulaşan kana bakar, çaresizliğine şaşırırsın!
Savaş… beni, can’ı, canları yok ettiği gibi, seni de yok edecek… bir gün anlarsın.
Karşıt kelimesini kullanmadan sadece BARIŞ’tan söz etsek oysa!
O lanetli kelime tüm dillerden silinse bir çırpıda, hayat daha güzel olmaz mı?
Olumsuz ek ile bir kelimeyi yüceltmek yerine aklımızda ve kalbimizde tek kelime olsun:
BARIŞ, BARIŞ, BARIŞ…
Hep yitirdiğimiz kıymetli olur, hep ona özlem duyarız ya!
Barış’ın değerini de elbet bir gün anlarsın.