“Coronavirus, 5G’nin henüz konuşlandırılmadığı İngiltere şehirlerinde ve teknolojiyi henüz benimsemeyen Japonya ve İran gibi ülkelerde yayılıyor.”
5G sinyallerini koronavirüs pandemisine bağlayan komplo teorileri, cep telefonu sinyallerinin sağlık riski oluşturduğuna dair bir kanıt olmamasına rağmen yayılmaya devam ediyor.
Daily Star gazetesinin 5G sinyallerinin salgını hızlandırabileceğine ilişkin 24 Mart tarihinde yayımladığı haberle daha fazla konuşulmaya başlayan mesele, İngiltere’de haberlerin doğruluğunu araştıran fullfact.org sitesi tarafından incelendi.
İki kusurlu teori üzerinden yola çıkılan incelemeden bu teorilerden ilki, 5G’nin bağışıklık sistemini baskıladığına ilişkin. 5G ve virüs arasında kurulan bağda sunulan bu iddiada, virüsün bir şekilde ağın radyo dalgalarını kullanarak yayılmasını hızlandırdığını söyleniyor.
BBC’nin teknoloji editörü Leo Kelion bu iddiaya ilişkin kaleme aldığı yazıda 5G’nin dalga bandının hala “iyonlaştırıcı” olmadığının altını çizdi. Kelion’ın aktardığına göre, iyonlaştırıcı olmayan bir dalganın hücremizdeki DNA’daki kimyasal bağları hasara neden olacak şekilde parçalamak için yeterli enerjiye sahip değil.
DailyStar’da sunulan ikinci teoride ise bakterilerin birbirleriyle iletişimi bu sinyaller aracılığıyla sağladığı. Atfedilen dayanak 2011 yılında yazılan bir makaleye dayandırılıyor. Ancak fullfact’in aktardığına göre böyle bir şey de mümkün değil ve söz konusu makale de tartışmalı. Öte yandan öyle olmuş olsa bile koronavirüs bir bakteri değil. Kelion da bu tartışmalı durumu ana akım bilimsel düşüncenin çok dışında bulduğunu dile getiriyor ve ekliyor: “Bu teorilerin her ikisinde de büyük bir kusur var. Coronavirus, 5G’nin henüz konuşlandırılmadığı İngiltere şehirlerinde ve teknolojiyi henüz benimsemeyen Japonya ve İran gibi ülkelerde yayılıyor.”
BirGün Bilim sayfası yazarı M. KAAN ÖZTÜRK ise dün BirGün’de yazdığı yazıda, “Fantastikliği bir adım öteye taşıyanlar da var. Mesela, oksijen moleküllerinin 5G’de kullanılan frekanstaki enerjiyi emdiği, bu yüzden nefes aldığımızda kanımıza karışmadığı ve organlarımıza oksijen alamadığımızı savunanlar. Buna destek olarak, bağlamından koparılarak çarpıtılan, aslında bambaşka bir şey söyleyen grafikler de sunulabiliyor. Her halükarda, aldığımız nefesteki oksijenin ne kadar enerjik olduğu önemli değil. Bir yaz gününde soluduğumuz sıcak havadaki oksijen moleküllerinin enerjisi daha da fazla. Ciğerlerimize gidene kadar vücudumuzla termodinamik dengeye gelecek ve normal kimyasal tepkimelere girecektir” ifadelerini kullandı. birgun.net